Teknolojinin hızlı gelişimi, birçok mesleği ve zanaatı tehdit ederken, bazıları da bu değişime karşı ayakta kalmaya çalışıyor. Tıpkı Elif Kadir’in babası Mehmet Kadir gibi. Geleneksel el yapımı oyuncak üreticiliği ile tanınan Kadir, teknolojiye rağmen mesleğini yaşatmanın yollarını arıyor. El emeği göz nuru ürünleri, günümüzde dijitalleşen dünya ile nasıl bütünleştiriliyor? Kadir’in hikayesi, hem bir nostalji hem de yenilik arayışı olarak karşımıza çıkıyor.
Baba mesleği olan oyuncak üretimini sürdürmek adına yoğun çaba harcayan Mehmet Kadir, yıllar içinde karşılaştığı zorlukları ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiğini anlatıyor. Gelenekten modern hayatın dinamiklerine uyum sağlamak, çoğu zanaatkar için bir meydan okuma haline gelmişken, Kadir, bir yandan geleneği yaşatmaya devam ederken diğer yandan dijital dünyada var olmanın yollarını arıyor. “Dijitalleşme, aslında zanaatın ve geleneksel ürünlerin erişimini artırmak için büyük bir fırsat” diyor Mehmet Kadir; ve bu fırsatı değerlendirmekten geri durmuyor.
Kadir, çevrimiçi pazaryerlerinde yer alarak, ürünlerini daha geniş kitlelere ulaştırmayı başardı. Sosyal medya platformlarını etkili bir şekilde kullanarak, hem markasını tanıtıyor hem de ürettiği oyuncakların küçük yaş grupları için eğitimsel değer taşıdığını vurguluyor. “Artık sadece yerel bir dükkan değiliz; insanların evlerine kadar gidebiliyoruz. Bu, hem ailemizin anılarını yaşatmak hem de işimizi sürdürmek için çok önemli,” diyor.
Kadir’in ustalığı, sadece oyuncakları üretmekle sınırlı kalmıyor. Kendi atölyesinde, çocuklarla etkileşime geçerek, el yapımı oyuncaklar hakkında eğitimler düzenliyor. Her atölye, çocukların el becerilerini geliştirmelerine ve yaratıcılıklarını sergilemelerine olanak tanıyor. Kadir, bu yöntemle hem geleneksel zanaatı aktarıyor hem de yeni nesillerin bu meslekle tanışmasını sağlıyor. “Çocukların el yapımı oyuncaklarla oynamaları, onların hayal güçlerini geliştirmelerine katkı sağlıyor. Ben de bu sürecin bir parçası olmaktan çok mutluyum” diyor.
Sonuç olarak, Mehmet Kadir’in hikayesi, teknolojinin hızı karşısında geleneği yaşatma çabasının bir simgesi haline geliyor. El emeği göz nuru ürünlerinin dijital dünyanın dinamikleriyle buluştuğu bu yolculuk, sıradan bir zanaat hikayesinin ötesinde, üretim süreçleri ve tüketim alışkanlıklarının değiştiği bir dönemi de temsil ediyor. Her ne kadar teknoloji birçok mesleği tehdit etse de, yenilikçi yaklaşımlar ve geleneksel değerlerin birleşimi, zanaatkarların ayakta kalmasını sağlıyor. Kadir’in hikayesi, başka zanaatkarlar için de ilham verici bir örnek olmaya devam ediyor. Kadir, hem geçmişi onurlandırıyor hem de geleceğe umutla bakıyor; çünkü o, zanaatın her zaman bir karşılığı olduğunu biliyor.
Teknoloji ve gelenek arasındaki bu dengeyi yakalayabilmek, zanaat ve meslek sahibi olmanın sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir kültürel mirasın taşınması anlamına geldiğini de gözler önüne seriyor. Ve belki de Kadir, işini sürdürerek, geçmişle geleceği birleştiriyor.