Son yıllarda teknolojinin hızlı gelişimi, iletişim biçimimizi köklü bir şekilde değiştirdi. Özellikle genç nesil, sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarının etkisiyle yüz yüze iletişimi tercih etmek yerine mesajlaşmayı daha cazip buluyor. Bunu gözlemlemek için sadece kendi çevremize bakmamız yeterli. Birçok genç, sosyal medya platformları üzerinden anlık mesajlaşma yapmayı, yüz yüze görüşmelere yeğliyor. Peki, bu eğilim ne anlama geliyor? İletişim alışkanlıklarımızda ne gibi değişiklikler yaşanıyor?
Günlük hayatımızda akıllı telefonların önemi giderek artıyor. Gençler, WhatsApp, Instagram, Snapchat gibi platformlar üzerinden sürekli iletişimde bulunuyorlar. Araştırmalara göre, 18-24 yaş arası bireylerin %80'inden fazlası, iletişiminin büyük bir kısmını mesajlaşma uygulamaları üzerinden gerçekleştiriyor. Bu durum, yüz yüze iletişimin önemini sorgulattığı gibi, birçok kişi için bu yeni iletişim biçimi daha kolay ve pratik hale geliyor. Mesajlaşmanın hızlı doğası, genellikle anlık tepki verme gerekliliğini ortadan kaldırıyor; bu da gençlerin düşünmeden yazmalarına sebep oluyor. Yavaş ve zahmetli olan yüz yüze görüşmelerin aksine, mesajlaşma uygulamalarıyla iletişimi iki dakikada kurmak mümkün. Ayrıca, bir görüşmenin sonucunu tahmin edebilmek ya da anlık tepkileri yönetmek daha zor. Üzerine düşünülmeden yazılan kısa mesajların, özellkle gençler arasında duygu ve düşüncelerin dışavurumu için daha kolay bir yöntem olduğu anlaşılıyor.
Her ne kadar mesajlaşma, gençlerin tercihi olsa da, yüz yüze iletişimin sağladığı sosyal becerilerin önemini unutmamak gerekiyor. Yüz yüze iletişim, bireyler arasında gerçek zamanlı etkileşim sağlarken; vücut dili, ses tonu gibi unsurları göz önünde bulundurarak daha derin bir bağ kurma imkanı sunar. Uzmanlar, sosyal medya ve dijital iletişimin artmasıyla birlikte empati ve yüz yüze etkileşim becerilerinin zayıfladığına dikkat çekiyor. Gelecekte, genç neslin liderlik, ikna ve müzakerede daha az yetkin olabileceği düşünülüyor. Bunun yanında, bazı sosyal durumlarda yüz yüze görüşmek bir zorunluluk haline gelirken; hizmet sektöründe çalışacak olan birçok genç için de yüz yüze iletişim becerileri geliştirmek hayati önem taşıyacak.
Sonuç olarak, yeni nesil, mesajlaşmayı bir öncelik haline getirerek geleneksel iletişim biçimleriyle çatışma yaşıyor. Ancak bu durumun uzun vadede nereye varacağı henüz belirsiz. Belki de bir denge sağlamak, gençlerin hem dijital hem de yüz yüze iletişim becerilerini geliştirmeleri için önemli bir adım olacaktır. Gelecekte, eğitim sistemlerinin bu durumla başa çıkmak için yenilikçi çözümler üretmesi gerekecek. Bu noktada, ailelere ve öğretmenlere de büyük sorumluluklar düşüyor. Belki de yeni neslin iletişim alışkanlıklarını zamanla daha sağlıklı bir seviyeye çekmek mümkün olacaktır.