Son günlerde Orta Doğu'da jeopolitik gerginlikler tırmanırken, Tel Aviv yönetimi alarm durumuna geçti. İran’ın, binlerce balistik füzeye sahip olduğu ve bu füzelerin potansiyel olarak İsrail’i hedef alabileceği bilgisi, bölgedeki güvenlik endişelerini artırıyor. Öncelikle bu durum, sadece askeri bir tehdidin ötesinde, siyasi ve diplomatik ilişkilerin yeniden şekillenmesini gerektirebilir. İran'ın olduğundan fazla bir askeri güç gösterebilmesi, bölge ülkeleri arasındaki dengeyi de köklü bir şekilde etkileyebilir.
İran, uzun yıllardır askeri programlarını geliştirme çabası içinde. Bu süreçte, balistik füzelerin yanı sıra, uzaktan menzilli roket sistemleri de geliştirmeye odaklandı. Raporlara göre, İran’ın mevcut füze kapasitesinin sadece sayılı modellerle sınırlı olmadığı, aynı zamanda bu füzelerin tutarlılığı ve isabet gücünün de önemli derecede artırıldığı belirtiliyor. Askeri uzmanlar, İran'ın bu konudaki gelişmelerinin, var olan uluslararası antlaşmaları ihlal ettiğini ve bu durumun, bölgedeki diğer ülkeler üzerinde yarattığı baskıyı artırdığını vurguluyor. İran, bu füzeleri hem savunma hem de potansiyel olarak saldırı amacıyla kullanabileceğini açıkça belirtmiş durumda.
Uluslararası gözlemciler, İran’ın füze programının, özellikle de nükleer kapasitesinin sona erdiği iddialarının ardından daha dikkatli izlenmesi gerektiğini belirtiyor. Washington ve Tel Aviv, İran’ın füze programını, uluslararası güvenlik için bir tehdit olarak nitelendiriyor. Ancak İran, bu füzeleri yalnızca kendi topraklarını korumak amacıyla geliştirdiğini savunuyor. Hatta İran liderleri, batılı ülkelerin özellikle de ABD'nin özellikle Orta Doğu’daki emperyalist politikalarını eleştiriyor ve bu durumun, onların bu tür askeri projelere yönelmesine yol açtığını öne sürüyor.
Bölgedeki bu gelişmeler karşısında Tel Aviv yönetimi, güvenlik önlemlerini artırmak zorunda kaldı. İsrail Ordusu, son dönemde İran tehdidine karşı daha fazla askeri tatbikat ve siber savunma önlemleri geliştirmeye başladı. Özellikle Iron Dome Savunma Sistemi, İsrail için kritik bir öneme sahip. Ancak, İran’ın balistik füzeleriyle baş etme kapasitesinin ne ölçüde yeterli olduğu konusunda tartışmalar sürüyor. Bu nedenle, Tel Aviv’deki askeri yetkililer, yeni stratejik iş birlikleri ve silah sistemleri geliştirme konusunda harekete geçti.
Askeri analistler, Tel Aviv yönetiminin İran’ın füze tehdidine karşı daha geniş çaplı bir güvenlik stratejisi benimsemesi gerektiğini belirtiyor. Bu stratejinin hem askeri hem de diplomatik boyutları olmalı, ayrıca bölgedeki diğer müttefikler ile de sıkı iş birliği içerisinde olmalıdır. Ayrıca, karşılıklı güven oluşturmak için bölgedeki diğer ülkelerle diyalog kanallarının açık tutulması da oldukça önemli.
Sonuç olarak, İran’ın balistik füze stoğu, Tel Aviv’deki güvenlik algısını ciddi şekilde sarsmış durumda. Hem askeri hem de diplomatik dengelerin altüst olması bekleniyor. Güvenlik uzmanları ve bölgede yaşayan insanlar, ilerleyen günlerde buradaki güvenlik ve istikrarın nasıl etkileneceğini merakla bekliyor. Jeopolitik riskler, sadece askeri silahlanma ile sınırlı kalmayıp, aynı zamanda siyasi ilişkiler ve ekonomik dengeleri de tehdit edebilir. Dolayısıyla, Orta Doğu’da barışa yönelik atılacak adımların ne ölçüde etkili olacağı, tüm tarafların işbirliğine bağlı olacaktır.