Son yıllarda artan uyuşturucu bağımlılığı, toplumsal yapının en temel dinamiklerini etkiliyor. Ülkemizde ve dünya genelinde farklı bölgelerdeki tarihi yapılar, sıklıkla uyuşturucu kullanıcılarının ve bağımlılarının sığınak haline getiriliyor. Bu durum, hem toplumsal bir problem olarak karşımıza çıkmakta hem de bu tarihi eserlerin korunmasını tehdit etmektedir. Son dönemde göz önüne çıkan bir yer ise tarihi Yunan Köprüsü. Bu köprü, sadece tarihi önemiyle değil, aynı zamanda sokağına çıkma cesareti gösteren bağımlıların adeta yuvası haline gelmesiyle de dikkat çekiyor.
Tarihi Yunan Köprüsü, yıllarca insanları bir araya getiren, kültürel etkinliklerin ve sosyal hayatın merkezi olmuş bir yapıdır. Ancak zamanla algısı ve işlevi değişti. Bugün, köprü altında topluluklar halinde toplanan uyuşturucu bağımlıları, bu tarihi yapının karanlık bir yüzünü oluşturuyor. Normal zamanlarda turistlerin akın ettiği bu yer, artık gündüz vakti bile içler acısı bir hale dönüşüyor. Yakın çevresindeki halk, korku içinde köprüyü geçmeye çalışıyor. Uyuşturucu bağımlılarının burada açıkça uyuşturucu kullanmaları ve bazen de birbirleriyle huzursuzluk çıkarmaları, köprünün çevresindeki sakinler için büyük bir tehdit oluşturuyor.
Yerel yönetimler ve polis güçleri, durumu kontrol altına almak adına çeşitli önlemler almaya çalışıyor. Ancak, bu önlemler genellikle geçici çözümlerle sınırlı kalıyor. Yapılan denetimlerin sıklığı ve etkinliği artırılmadığı sürece, bağımlılık sorunu köprü üzerindeki bu karanlık atmosferi dağıtacak gibi görünmüyor. Bu bağlamda, bağımlıların ihtiyaçlarının karşılanması adına psikolojik destek ve rehabilitasyon programlarına yönlendirilmesi gerektiği düşünülüyor.
Köprü çevresindeki halk, duruma karşı duyarsız kalmıyor. Giderek artan bağımlılık sorunu karşısında endişelerini dile getiren mahalle sakinleri, durumu yetkililere aktarıyor. Zaman zaman sosyal medya üzerinden örgütlenen grup, köprünün temizlenmesi ve bağımlıların rehabilite edilmesi adına kampanyalar düzenliyor. Yerel dikkat çekme eylemleri ve farkındalık çalışmalarıyla, durumun aciliyeti vurgulanmaya çalışılıyor.
Bu tür organizasyonlar, bağımlılıkla mücadele konusunda toplumsal bir bilinç yaratma amacı güdüyor. Uzmanlar, bu tür adımların, toplumun nasıl bir araya gelebileceğinin ve sorunlarla nasıl baş edebileceğinin bir örneği olarak ortaya çıkabileceğini vurguluyor. Ayrıca, mahallenin çocukları için oluşturulacak güvenli ve bağımsız sosyal alanlar, bağımlılık sorununa karşı bir nefes alma imkanı sağlayabilir. Bu alanların oluşturulması, genç neslin zararlı alışkanlıkların etkisinden uzakta yetişmesi adına büyük önem arz etmektedir.
Kısacası, tarihi Yunan Köprüsü yalnızca bir inşaat değil, aynı zamanda bir toplumun yüzleşmesi gereken büyük bir sorun alanı haline gelmiş durumda. Hem tarihi hem de kültürel anlamda büyük bir öneme sahip olan bu sembol, bağımlıların kurduğu yuva olmamalı. Toplumun, devletin ve yerel yönetimlerin iş birliği ile bu gibi sorunlarla başa çıkılması ve köprünün eski güzelliğine kavuşması için acil adımlar atılması gerekiyor. Eğer bu tür köprülerin korunabilirliği sağlanmazsa, yalnızca birer taş yığını olarak kalacak ve geçmişin izleri silinecektir.