74 yaşındaki Hasan Usta, 66 yıldır babasından öğrendiği mükemmel teknikleri ve el becerilerini işine yansıtarak faaliyet gösteriyor. Ailesinin bu köklü geleneğinde babası ona hayatın en değerli derslerini vererek, toplum içinde saygın bir yer edinmesini sağladı. Şimdi ise işlerindeki ustalığını, 30 yaşındaki oğlu Emre’ye aktarmaya hazırlanıyor. Babadan oğula geçen bu meslek dalı, geçmişle gelecek arasında bir köprü kurarken, Hasan Usta'nın hikayesi birçok kişiye ilham veriyor.
Hasan Usta, henüz 8 yaşındayken babasına çırak olarak çalışmaya başladı. İlk olarak malzeme tanımayı ve temel teknikleri öğrenen Usta, yıllar içinde yeteneklerini geliştirerek kendi ustalığını oluşturdu. "Bilmeyen, öğrenmeden kolay kolay ustalaşamaz," diyor. Bu felsefeyle yola çıkan Hasan Usta, her zaman kaliteli malzemelerin ve geleneksel yöntemlerin kullanılmasına özen gösterdi. Bu şekilde sadece bir meslek olmaktan çok, sanatını icra etti. Tabii ki bu süreçte en büyük destekçisi her zaman babası oldu.
Yıllar boyunca birçok farklı zorlukla karşılaşan Hasan Usta, her defasında bu zorlukların üstesinden gelmeyi başardı. “Benim için işim, hayatımın bir parçası. Helal rızkımı bu meslekten kazanıyorum” diye ekliyor. İşindeki titizliği ve özverisi, onu sektörde farklı bir yere yerleştirdi. Bugün şehrin en çok tanınan ve saygı gösterilen ustalarından biri olmasının altında yatan sebep, işine olan sevgisi ve bağlılığıdır.
Artık 30 yaşına gelen oğlu Emre, babasının yanında çıraklık yapmaya başladığı günden beri bu mesleği öğrenmek için büyük bir istekle çalışıyor. Hasan Usta, oğlu ile birlikte çalışarak onun da ustalık mertebesine ulaşması için çabalıyor. “Geleceğimi düşünmüyorum; onun yetişmesi bana yeter. Öğrenmezse, benim tahtıma oturamaz,” diyerek hem mizahi bir dille hem de gerçek bir amaçla oğluna sarsılmaz bir disiplin ve çalışma ahlakı aşılıyor.
Oğul Emre için bu süreç oldukça önemli bir dönüm noktası. Çünkü sadece babasının işini öğrenmekle kalmıyor, aynı zamanda onunla birlikte geçmişten gelen geleneği de yaşatıyor. “Bu meslek sadece ustalık değil; bir yaşam biçimi ve kültür. Bu yüzden yaşatmak zorundayız," diyor. Emre, babasının kaptanlığında, bu mirası sürdürmek için büyük bir istekle çalışıyor. Duygusal bir bağ ile babasının öğretilerini benimseyen genç usta, yeni teknolojileri de kendi işine entegre ederek bu mesleği geleceğe taşımak için yenilikçi bir bakış açısına sahip.
Sonuç olarak, Hasan Usta'nın hikayesi sadece bir meslek hikayesi değil; aynı zamanda aile değerlerinin, geleneklerin ve geleneğin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir yaşam öyküsü. Çalışmalarına devam ederken, oğlu Emre’nin gelişimine tanık olmak, onun için en büyük mutluluk kaynağı. Zaman içerisinde ustalığını kanıtlayacak ve belki de kendi oğlu o mesleğe adım atacak. İşte böylece bu efsanevi hikaye nesilden nesile aktarılmaya devam edecek.
Hasan Usta'nın önümüzdeki yıllarda işini tamamen oğlu Emre’ye devretmesi planları, ailenin tarihi bir geleneği sürdürme hedefini göstermektedir. Bu bağlamda, sadece işin değil, aynı zamanda duyguların da paylaşıldığı bir yolculuğun parçası olmanın mutluluğu yaşanıyor.